Eskiden Osmanlı’da edep mektepleri olarak dergâhlar varmış. Hangi kademede olunursa olunsun her dersin ilk maddesi “edep” imiş. Derse girmek için dergâha gelenleri kapının üzerinde bulunan ve üzerinde “Edep ya hu” yazan bir levha karşılarmış. Eskiler, Kuran-ı Kerim’de en çok bahsi geçen konulardan olan “edep” üzerinde o kadar dururmuş ki tasavvufun esası sayılmış.
Bu haftaki yazıma “-mış, -miş”li geçmiş zaman ekleriyle başladım. Yazıya “Edep ya hu” deyimiyle başlayacaksam, girişi geçmiş zaman ekleriyle yazmam daha manidar olacaktı da ondan…
Hayatımızın hemen hemen her anına giren sosyal medya, şimdi oturma odamızdayken, akşamüstü mutfağımızda, gece yatağımızda… sürekli bizi takip etmeye devam ediyor. Günümüzde “sosyalleşme göstergesi” olarak görülen sosyal medya araçları, bizleri birbirimize yakınlaştırırken, bizden olanları da uzaklaştırıyor…
EDEP!
“Edep” konusu da sosyal medyanın bizden koparmaya çalıştığı başlıca temel taşlarımız arasında.
Bugün sosyal medya araçları Facebook, Twitter, Instagram… herhangi birini açıyorum. Giriş sayfasında beni komik görüntüler, siyasi cümleler ya da yediği yemeği paylaşan arkadaşlarım karşılıyor. Paylaşımların bir kısmı faydalı iken, bir o kadar da faydasız, boş iletiler görüyorum.
Yemek yeme ihtiyacı için oturduğu masayı, gösteriş yerine çeviren insanlar gözüme çarpıyor hemen. Ya gidilen lüks bir restoranda söylenmiş pahalı bir yiyecek görüyorum ekranda, ya da evde hazırlanmış kuş sütü eksik sofralar…
Dostlarıyla bir araya gelenler ellerinden düşürmedikleri telefonlarından gecenin menüsünü hemen bize paylaşıyorlar. Kameranın açısına girmemiş bir adam var köşede, ama kimsenin umurunda değil(!) Sofradaki kebap ile mezeler görüntüde ya, gerisi mühim değil…
Hatırlarım; ilkokula giderken annem beslenme teneffüsünde yemem için azık hazırlar, beslenme çantamı takardı boynuma. Menüde sınıftaki herkesin getirebileceğini düşündüğü yiyecekler olurdu hep. Ekmek arası zeytin, peynir, yumurta, patates… Beslenme çantasına öyle her yiyecek giremezdi! Salatalık da beslenme çantasında yer bulamayan yiyeceklerin başında gelirdi. Anneme beslenme çantama salatalık koymasını söylediğimde “Olmaz! Arkadaşlarına kokar. Paylaşsan herkese yetmez, canları çeker” derdi.
Eskiden ne güzel imiş… İnternet olmasa da, edep var imiş! Şimdi herkes yemeğini sosyal medya araçlarında paylaşıyorken, eskiden yemek ihtiyacı olanla ya da gören gözle paylaşılır imiş.
Sürç-i lisan ettiysem affola.
Allah (C.C), çarşınıza pazar versin. Selametle…
(23 Mayıs 2015 | PUSULA Gazetesi kenar yazımdan alıntıdır.)
Kimler Neler Demiş?